İnsanların hayatta kalabilmesi için yemek yemesi gerekir. Ama ne yemeliyiz? Bazıları sadece yeşillik ve fasulye ile hayatta kalabileceğimizi iddia ederken, bazıları ete ihtiyacımız olduğunu iddia ediyor. Diyelim ki diyetinizde biraz eti seven birçok kişiden birisiniz; Muhtemelen akşam yemeğiniz için yerel bakkal veya kasaplara gidiyorsunuz. Ama insanların yiyeceklerini avlamak zorunda kaldığı bir zaman vardı. Bu ihtiyaç günümüzde mevcut değildir, ancak avcılık bir spor olarak yaşamaya devam eder ve böylece bir tartışma doğar.
Avlanma, vahşi hayvanları öldürme veya yakalama işlemidir. Bazı avcılar hayvanlara derin bir saygı duyarak süreci hızlı ve acısız hale getirmeye çalışırken, diğerleri avlarının iyiliği ile ilgilenmeyebilir. Bir adamın etik anlayışı başka birininkinden çok farklı olabilir.
Yaşama saygı duyarak avcılık, öz kontrole değer verir ve avcılığı sadece bir doğa sporu olmaktan çok kutsal bir kurum olarak görür. Genellikle, biri bu standartlara göre avlanmayı seçerse, avcı güvenlik sınıflarına katılır, av hazırlığı için ekstra çaba harcar, aletlerinin kalitesini izler ve av gezilerini alçakgönüllü bir hareket olarak görür.
Cana saygı avcıları ormana çıkıp avlanmak isterken, yemleme, bahar avcılığı ve avlanma gibi bazı uygulamalara karşıdırlar. Yaşam avcılarına pek çok saygı, bu uygulamaları yasaklamak için savaşıyor [kaynak: Woodbury ].
Bu yazıda, yaşama saygı duyarak avlanmanın lehinde ve aleyhinde olan argümanları tartışacağız. Hikayenin her iki tarafının kilit noktalarına bir göz atacağız ve Hayvanlara Etik Muamele İçin İnsanlar (PETA) grubunun ağırlığını keşfedeceğiz.