"Ben lastiğim, sen de yapıştırıcısın. Söylediğin her şey üzerimde sekiyor ve sana yapışıyor." Her ne kadar bu deyişi akıllı-aldakça bir çocukken hatırlıyorsunuzdur, ancak bu, kauçuk olarak bildiğimiz madde için uygun bir tanımdır.
Orta Amerika ve Meksika'nın eski bir bölgesi olan Mesoamerica halklarının, bu elastik kimyasal bileşiği ilk kullananlar olduğu düşünülmektedir. Kolomb'un ve daha sonra İspanyol fatihlerin oynamalarını izlediği bir oyun için top yapmak için kauçuk kullandılar. Bu halklara kauçuğa "kauçuk" deniyordu. İngiliz kimyager Joseph Priestley, daha sonra 1770'de "kauçuk" terimini bulan kişiydi.
Kauçuk, elastomer adı verilen özel bir polimer türüdür : orijinal uzunluğunun en az iki katına kadar esnetilebilen ve orijinal şekline geri döndürülebilen büyük bir molekül. Kauçuğun ilk formları, özellikle sıcak havalarda , birçok tutkal benzeri özelliğe sahipti . Soğuk havalarda, kauçuk sert ve kırılgan hale geldi. Modern kauçuğun ancak 1839'da Charles Goodyear'ın tesadüfen keşfinden sonra mümkün oldu.
O zamandan beri kauçuk, toplumda önemli bir doğal polimer haline geldi. Kauçuk ağaçlarından (doğal lateks) ve yağdan (sentetik kauçuk) kauçuk yapıyoruz. Birçok üründe her iki kauçuğu da kullanıyoruz. Kendilerinden önceki Mezoamerikanlar (Aztekler ve Mayalar) gibi, bugün atletler ve çocuklar lastik toplarla oynuyorlar. Tabii ki, kauçuğun en yaygın kullanımı otomotiv lastiklerinde. Ancak kurşun kalem silgileri, ayakkabılar, eldivenler, diş setleri ve prezervatifler de her yerde bulunan maddeyi içerir. Birçok üründe kauçuk, hava koşullarına dayanıklılık veya darbeye dayanıklılık için koruyucu bir kaplama olarak eklenir.
Bu yazıda, bu esnek maddenin kimyasına, nerede ve nasıl üretildiğine ve Charles Goodyear'ın olağanüstü keşfinin ne olduğuna bakacağız. Ayrıca farklı kauçuk türlerine, ondan yapılan favori ürünlerinizden bazılarına ve üretiminden sorumlu sektöre de bakacağız.
Sırada: Orta Amerika'ya bir yolculuk.